YİNE, YENİ, YENİDEN… SOĞUK SAVAŞ

29-30 Haziran 2022 günleri İspanya’nın başkenti Madrit’te yapılan 32. North Atlantic Treaty Organization(=NATO) Summit(=Zirve Toplantısı)’ini geride bıraktık.

32. Nato zirvesi demedim, İngilizce açılımlarını yazdım.

Neden biliyor musunuz?

Bu İngilizce denen dil, bizim dilimizin yanında beş para etmez bir dildir. Bir matematiği yoktur, mana dili değildir. Bol bol sağdan soldan alınmış kelimeye sahiptir. Bizde bebeklerin ilk yaşlarında konuştuğu, konuşabildiği basitlikte aslında zavallı bir dildir.

Hal böyle olunca da dikkatli bir tercüme ile edibin ne demek istediğini, ne kadar gizlemeye, üstü kapalı konuşmaya çalışırsa çalışsın maksadını açık etmesine sebebiyet verir.

Şimdi gelelim neden öyle yazdığımıza.

…………………………………

North Atlantic Treaty Organization.

Kuzey Atlantik Organizasyonu Antlaşması

Ne anlıyoruz? Bakalım.

Bir defa “Kuzey Atlantik” diyor. Yani Oğlak dönencesinin üstü. Bu organizasyon Atlantik Okyanusunun orta ya da güney kısmının bile değil, kuzeyinde kalan ve hatta adını bir denizden aldığı için kuvvetle muhtemel ki buna kıyısı olan ya da çok yakınında bulunanların bir organizasyonu ve onların arasında imzalanmış bir antlaşma.

Öyle ya, maksat bu değilse ona uygun bir isim seçselerdi o zaman.

İkincisi, bu arkadaşlar, bir organizasyon kurmakla yetinmemişler anlaşıldığı kadarıyla bir de “treaty”, yani antlaşma yapmışlar.

İşi sağlama almışlar.

Bütün bu telaş neden?

Çünkü; 1946 yılında biten II. Dünya Savaşı’nın ardından galipler, mağlupların ya ülkelerini ellerinden tümden alma, olmuyorsa zenginliklerini ülkelerine akıtma konusunda zamanla yarışıyorlar.

Başta iki büyük emperyal güç: ABD ve o zamanki adıyla SSCB, yani Rusya.

Hatta, Berlin’de iki işgalci karşı karşıya geliyorlar, ne o, ne bu tam öncelik sağlayamayınca meşhur “Utanç Duvarı” ile ikiye bölüyorlar, şehrin yarısı Doğu Almanya’da(=SSCB kontrolünde), diğer yarısı Federal Almanya’da(ABD kontrolünde) kalıyor.

“SSCB de mi emperyal güç???.. Hadi canım, sosyalist; hatta komunist, yani sosyal adalet dediğimizde yıllar boyunca örnek aldığımız, halkçı, özendiğimiz, uğruna Marxist, Leninist olduğumuz ülke mi???” diyenlerinizi duyar gibi oluyorum.

Evet, maalesef. Gerçek bu.

Rusya’da, en az ABD kadar, Birleşik Krallık kadar, Fransa kadar, İtalya kadar, Hollanda ve Belçika kadar emperyalist bir ülkedir.

Yooo, emperyalizm sadece kafanızdaki şablonla sınırlı değil, çok daha geniş.

Kafalar karışmaya başladı, en iyisi şu emperyalizmin tanımını tekrar bir hatırlayalım; Emperyalizm, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından “yararlanma” hakkına sahiptir.

Tanımı ben uydurmadım, Vikipedia’dan aldım, isteyen kontrol edebilir.

Üstelik de emperyalizm aklınızın alabileceği, alamayacağı en aşağılık yöntemleri de kullanmayı kendisine hak olarak görür.

O meşum “yararlanma” hakkını o kadar ileriye taşır ki, sadece ekonomik olarak ülkenin kanını emmekle yetinmez, sömürdüğü ülkenin dinini, dilini, örf adet ve geleneklerini de yok ederek onları biat eden, sorgulayamayan mankurt bireylere dönüştürmeye gayret eder sürekli olarak.

ABD emperyalizmi ile ilgili çok şeyler yazdık çizdik, şimdi şu hayret ettiğiniz sosyalist, komünist, herkesin eşit olduğu(!), rejimini yıllarca belli bir kesimin idol haline getirdiği SSCB ya da güncel ismiyle Rusya’nın yediği nanelere bakalım biraz.

Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte diye başlayan masallardaki gibi Rusya’nın da bir ucu Atlantik’te, diğer ucu Pasifik’tedir. 17.100.000km2 ‘lik kapladığı alan ile açık ara dünyanın en büyük ülkesidir. Türkiye’nin yaklaşık 22 katı, Amerika ve Çin’in ikisinin birlikte kapladığı alan büyüklüğündedir.

Hani bir atasözümüz der ya, “Çok laf yalansız, çok mal haramsız” olmaz diye, tıpkı o misal, bu kadar büyük bir sahada hükümranlık sürmek de ancak “emperyal” bir tarih ile mümkündür.

Ve ne acıdır ki, bugün Rusya olarak bildiğimiz bu ülkenin topraklarının çok büyük bir kısmı da kadim Türk devletlerinin zamanında hüküm sürdüğü yerlerdir.

……………………………..

Şimdi takkeyi önümüze koyalım, düşünelim.

Bunlardan “birici” iseniz hemen yön değiştirin, bunlardan “birici” olmayın.

Biz, tarihi olarak emperyalizmle uzaktan yakından ilgisi olmayan gittikleri ülkelere –aksine- sulh ve barış götüren, yönetimi altına aldığı ulusları dininde, dilinde, töresinde serbest bırakan, asimüle etme derdi gütmeyen ve bu nedenlerle de emperyal devletlerin -hiç ama hiç- haz etmedikleri bir ırkın ahfadıyız.

Bizim adaletimizin bir gün gelip dünyada tekrar geçer akçe olması en büyük endişeleridir, sizi temin ederim.

……………………………..

Şimdi sırtlanlar gibi yine üleşemiyorlar dünyayı.

Soğuk savaş –zaten hiç bitmemişti ya- tekrar başladı, başlayacak.

Ama maymun gözünü açtı, açmayanlara da “Aç gözünü artık!!.” diyenler başladı.

İnşallah.

Öyle temenni ediyorum.